30 Mayıs 2014 Cuma

2014 Çekmeköy 60K Yarış Raporu

Bu yıl 4. kez düzenlenen Çekmeköy Ultra Maratonu'nun 6.km^sinde Ferit (60K) ve Murat (30K) ile birlikte sohbet ederek ilerliyorduk. Yarım saat kadar önce 10K, 15K, 30K, 45K ve 60K yarışları aynı anda kalabalık bir şekilde başlamıştı. Konu bir ara tempomuzun nasıl olduğuna geldi. Onlar Çekmeköy'de ilk kez koşuyorlardı. Ben daha önce birçok kez koştuğum için 60k için yavaş da başlasak hzlı da başlasak sonlara doğru mutlaka belli oranda yavaşlamanın kaçınılmaz olacağını çünkü ikinci yarının ilk yarıya göre ciddi oranda zorlu olduğunu söylüyordum.

İlk olarak 2011 Eylül'ünde 50km ile başlayıp sonra üç defa 60km olarak devam eden tüm resmi Çekmeköy ultralarına katıldım. Son birkaç yıl içinde düzenlenen "antrenman yarışlarının" da bir veya ikisi hariç hepsinde koştum. Hızlı da başlasam yavaş da başlasam son bölümlerde parkurun etkisini hep hissettim. Bunun bir istisnası 12 Ocak'taki 45k koşusuydu. Onda hızlı başlamama rağmen sonuna kadar tutunup 3:44 ile bitirebilmiştim ama o hem 45K idi hem de son 15k'dakı kırıcı bölümler yoktu.




İlk 20km'yi tempolu ama sürdürülebilecek bir hızda geçtik. 30K koşanların ayrılacağı 21.km'deki istasyona yaklaşırken artık son düzlüğe doğru yaklaşan Murat bizim tempoyu yavaş bulmuş olacak ki hızlanmaya başladı. Bir süre sonra birkaç kilometre sürecek ve her zaman ayakları yıpratan çakıl taşlı bölüme girdik. Bu bölümde 45K yarışını açık ara birinci bitirecek olan Tayfun abi bize katıldı. Ardından Deniz Kılıç'ın hem fotoğraf çekip hem servis yaptığı istasyona ulaşıp su ve cips takviyesi ile üçümüz beraber yola devam ettik.

25K civarındaki dere geçişinden sonra Tayfun abi de bizden sıkılıp tempoyu yükseltmeye başladı. Kendisini 30K'daki istasyona kadar 100m kadar önümüzde görüyorduk. Bundan sonra 60K'cıların yalnız saatleri başladı. 30K'yı tam 2:30'da geçmiştik ama ilk yarının ikinci yarıya göre ısınmadan ibaret olduğunu biliyordum. Ferit arada bir "ne kadar tırmandık?" diye sordukça kolumdaki Suunto Ambit 2'in toplam tırmanış ekranından ne kadar tırmandığımıza bakıyorduk. İlk 30K'da +500-550m, ikinci 30K'da +1050-1100m tırmanış var. Tırmanışın miktarı kadar türü de önemli. İlk yarıdaki yokuşların büyük çoğunluğu daha uzun ama koşulabilir eğimler. İkinci yarıdaki çıkışlar kadar inişler de sert ve hızlı hareket etmek daha zor.



60K Eğim Profili
30K'dan sonra özellikle vadilere indikçe nemin etkisini hissettirmeye başlaması ile birbirimizle aynı tempoda gitmek zor bir hâl aldı ve arazide koşmaya alışık olmanın avantajı ile Ferit'ten kopmaya başladım. Tabii asfaltta koşuyor olsak tam tersi olur ve çoktan Ferit'in tozunu yutmuş olurdum. Yol koşularında çok tecrübeli olmasına rağmen arazide ilk kez böyle bir yarışa katılmasına ve 3 hafta önce sert bir 90km yarışı koşmasına rağmen 53.km'de kaybolup en az 1 saat kaybedene kadar gayet iyi gittiğini sonradan öğrendim. Asfaltta nasıl uzun ve hızlı koşulur, 1.6km'lik parkurda 8 saatte nasıl 90km yol alınır diye merak ediyorsanız konuşmanız gereken kişi Ferit. Birkaç yıl içinde yol ultralarında yapacakları ile adını çokça duyacağınızı da şimdiden garanti ederim.

37km'deki istasyon dik yokuşlardan birinin tepesinde. Buraya geliş her zaman yıpratıcı. Bu kez midem de biraz problemliydi. İstasyonda bu yarışların gediklisi Güven Güçlütürk beni karşıladı ve verdiği 2 bardak çorbayı çabucak mideye indirdim. 10dk koştuktan sonra midem toparladı ve 45K'daki istasyona kadar fena olmayan bir tempo tutturdum. Biraz peynir ve cips takviyesi sonrası yola devam ettim. 15km kalmasına rağmen bunun en kırıcı bölüm olacağını biliyordum ama elimden fazla bir şey gelmiyordu. Yorulmaya başlamanın ve yalnız kalıp motivasyonumun düşmesiyle giderek yavaşlamaya başladım.

Zaten 48K civarlarında da beklenen eğlence başladı. Ormanın testere diye tabir ettiğimiz bölümünde üstüste dik iniş çıkışlar ardı ardına gelmeye başlayınca iyice hızım düştü. Artık dikiz aynasında bu yokuşların tamamını koşarak çıktığına defalarca şahit olduğum Ufuk abinin belirmesini bekliyordum.
Yarışların ikinci yarısında hızlı başlayanları bir bir toplaması ile ünlü Elena da fazla geride olamazdı.

Aslında Ufuk abiyle ilk kez bundan tam 3 yıl önce, 2011'in Mayıs ayında tanışıp Çekmeköy'de birlikte koşmaya başlamıştık. O zamanlar bu yokuşların tamamını koşan birisini görmek beni hayrete düşürmüştü. Aradan geçen yıllarda ben bir nebze ilerledim ama o da en az benim kadar ilerledi, üstüne üstlük bir de bel çevresinden en az bir 10 kilo kadar attı. Dolayısı ile sıfıra sıfır elde var sıfır şeklinde hâlâ değişen bir şey yok. Ne zaman bu yokuşlarda birlikte koşsak yine yokuşun yarısında ağzı açık, eli belinde yürümeye geçmiş şekilde arkadan izleyip ders almaya devam ediyorum. Yokuş nasıl çıkılır konusunda hızlandırılmış bir kursa katılmak isterseniz bir Cumartesi sabahı antrenmanına katılıp birlikte koşmanızı öneririm.

Mehtap Duran'ın gönüllü olduğu 52K istasyonu dört yol ağzında. Buradan geçtikten sonra 4km'lik bir çember yapıp 56K'de tekrar buraya gelip bu kez ters yöne koşmanız gerekiyor. Bu bölümlerde artık beyin fonksiyonlarınız oldukça yavaşlamaya başladığı için her şeyin 5 yaşındaki çocuğa anlatır gibi açıklanmasını ve birkaç defa tasdiklenmesini beklemeye başlıyorsunuz. Sanırım bu istasyonda Mehtap'a "eminsin değil mi, aman yanlış gitmeyelim" gibilerinden bir şey söyledim. O da hiç istifini bozmadan gülümseyip gayet sakin şekilde "tabii eminim, benim burada durmamın sebebi zaten bu" diyince zoru başarıp beni de oldukça güldürdü.

Buradan 1km kadar indikten sonra uzun turmanışlar başladı. 23.km civarında Ferit'le beraber koşarken bana bu yarışta parkur rekorunun kaç olduğunu sormuştu. Geçen sene birinci olan Fethi Kaya'nın 5:55 civarında (5:56 imiş) koştuğunu söylemiştim. Bu anlarda bu konuşma aklıma geldi ve saate bakıp durumu gözden geçirdim.Yakın bir süre olacaktı ama şansım vardı ve denemeye karar verdim. Böylece tekrar motivasyonum yükseldi ve kendime ufak hedefler koyarak ilerledim.

56.km'ye ulaşıp tekrar Mehtap'ın istasyonuna geldiğimde geçen hafta maraton koşup gelen Alper de diğer taraftan geliyordu. Biraz su içip son bölüme doğru devam ettim ve güçlü bir finiş ile 5:51:41 ile tamamladım. Son 15k'da ne kadar yavaşladığımı bildiğim için bunun gayet yumuşak bir parkur rekoru olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. 5:30'a yaklassaydı biraz daha elle tutulur olabilirdi. Bu yıl elimden bu geldi ama sonuçtan şikayetim yok.

Yarış sonrası finiş noktasında Çekmeköy klasiği ile çaydan çorbaya, makarnadan kahvaltıya kadar her şey hazırdı. Birkaç deli saatlerce koşacak diye bütün Pazar gününü feda eden gönüllülere ne desek az. Bir taraftan bir şeyler yerken gelenleri tebrik edip savaş anılarını dinledik. 60K koşanların hepsi son bölümün yıpratıcılığından bahsediyordu. Doğrusu ilk üç erkek için konuşursam biz de bu bölümde herkes gibi yıprandık ama Elena'dan pek emin değilim. O her zamanki gibi sanki jog atıp dönmüş gibi rahat güzüküyordu.

60K kürsüsünde Ufuk Öztürk ve Alper Dalkılıç ile birlikte. 

Salomon ve Suunto takım arkadaşım Elena ile. 
10K'dan 60K'ya kadar herkesi tebrik ederken bir kişiye ayrı bir paragraf açmak gerek. Bence günün kahramanı 60K'yı koşan 4 kadından biri olan ve pes etmeyip parkuru 12 saatte tamamlayan Leyla oldu. Daha önceden birkaç kez birlikte koştuğum için gerçekten sevindim. Yarış organizasyonlarının bitmeye başladığı yaz sezonunda kendimizi motive edecek bir şeyler arıyorsak bence fazla uzağa bakmamıza gerek yok, yakın çevremizde Leyla gibi birçok örnek bulmak mümkün.

Biten yarış organizasyonları derken... Eğer fırsatınız varsa 15 Haziran'daki Kars Maratonu (10k ve 45K) çok iyi bir alternatif ve kayıt olmak için hâlâ geç değil.

60K sonuçları:
Bütün sonuçlar için tıklayın.

3 yorum:

  1. Canımsınız. Helal olsun süper yazı olmuş,Tüm Ultra Koşucularını motive edecektir sağol varol

    YanıtlaSil
  2. Tebrikler . Sper yazmışsınız .

    YanıtlaSil
  3. Hayranlıkla okudum, emeği geçenlere teşekkürler. Orada olamamanın üzüntüsünü yaşadım.

    YanıtlaSil