Western States Endurance Run veya diğer adıyla Western States 100, Kuzey Amerika’nın en tanınmış 100 mil patika yarışlarının başında geliyor. 1977'den beri resmi olarak düzenlenen yarış bu sene 25 Haziran'da ve ilk kez Türkiye’den biri koşacak. Bu kişi Aytuğ Çelikbaş ve kendisi aynı zamanda kardeşim olduğu için ileride bu yarışa katılacaklara ışık tutabilmesi adına kısa bir sohbet yaptık.
Evet Aytuğ, önce seni tanımayanlar için biraz kısaca kendinden bahset istersen. Koşmaya ne zaman ve nasıl başladın? Başka sporlar yaptın mı?
Merhaba, 1980 yılında Ankara’da doğdum, 2000 yılında üniversite için geldiğim İstanbul’da 17 yıl yaşadım daha sonra işim dolayısı ile Toronto Kanada’ya taşındım ve 2017 yılından beri de Kanada’da yaşıyorum. Koşmaya ise bundan tam 10 yıl önce başladım. Hatta ilk defa koşuya çıktığım tarihi de hatırlıyorum, 5 Temmuz 2012. Çocukken ve ortaokul-lise yıllarında hep aktiftim, futbol, basketbol oynadım, arkadaşlar ile bisiklete biner yazları da bol bol yüzer şnorkel ile saatlerce dalardım. Ancak hiç düzenli olarak koşmadım.
Koşuya başlama amacım hareketsiz kalmaktan dolayı aldığım kiloları vermek ve vücudumun biraz şekle girmesini sağlamaktı. Neden koşu diye soracak olanlara da şu şekilde cevap verebilirim. Sen 3-4 yıldır koşuyordun ve konuştuğumuzda Couch-to-5K (Kanepeden 5 kilometreye) programını takip edersem 8-9 hafta sonunda durmadan 5K koşabileceğimi söylemiştin. Programı telefona indirdim ama uzunca bir süre kullanılmadan bekledi. Sonunda ilk defa 5 Temmuz 2012 günü akşamüstü saatlerinde uygulamayı kullandım ve programa başladım, o günden beri de koşuyorum.
Gerçekten programı aksatmadan takip ettim ve 8 hafta içinde 5K’yı 30-35 dk. civarında durmadan koşmayı başardım. Bunun sağlamış olduğu motivasyon ile ilk yarışım olan 10K Zeytinburnu Cumhuriyet yarışına kayıt oldum. Bundan sonrasını Avrasya Maratonunda 15K, Antalya maratonunda yarı maraton sonra tam maraton ve ultra maratonlar takip etti.
Evet, dediğin gibi programa başlaman biraz zaman aldı ama bir kere başlayınca çok disiplinli şekilde devam ettin. 8 hafta sonunda ilk 5K koşunu da Ağustos sonunda beraber yapmıştık. Peki koşuya başlamak hayatına neler kattı, iş ve aile hayatında neleri değiştirdi?
Koşunun hayatımdaki etkilerini fiziksel, sosyal, kültürel olarak 3 ana başlıkta sayabilirim. Kilo vermek, daha bilinçli ve sağlıklı beslenmek, daha düzenli bir uyku ve daha disiplinli olmak fiziksel etkilerine örnek olabilir. Farklı yaş ve meslek grubundan bir çok farklı insan tanımış olmak, hayal bile edemeyeceğim kadar iyi dostlar edinmiş olmak ise sosyal etkilerine, normalde gidip görmeyeceğim veya göremeyeceğim bir çok yeri bu sayede görebilmiş olmak da kültürel etkilerine örnek olabilir. Bunların dışında ultramaraton koşmaya başladıktan sonra daha sabırlı ve daha pozitif bir düşünce yapısına kavuştuğumu söyleyebilirim.
Çok güzel. Senin koşuya başlaman benim hayatımda neleri değiştirdi, ben de biraz ondan bahsedeyim. Sen koşmuyorken ailede böyle ekstrem spor yapan tek kişi bendim ve etrafta "acaba bu çocuk delirdi mi, kafasına bir şey mi düştü?" şeklinde düşünceler vardı. Senin de koşmaya başlamanla uzun mesafe ve ultramaraton koşmak bir anlamda normalize oldu ve ben de rahatladım! Tabii ayrıca iki koşucu olarak aynı dilden konuşur olduk ve birbirimizi çok iyi anlamaya başladık. Peki biraz da koştuğun yarışlardan bahset istersen.
Maraton mesafesine kadar olan hikayemden bahsetmiştim. Maraton koştuğum sıralarda sen zaten uzun zamandır ultramaraton koşuyordun ve dünyanın tanınmış bazı yarışlarını koşmuştun. Herhalde onun etkisi ile ben de maratondan ultraya geçerken açıkçası hiç düşünmedim ve sanki koşu sporunun doğal süreciymiş gibi daha uzun mesafelere ve ultralara devam ettim. Koştuğum yarışlar arasında Zugspitz, Salomon Cappadocia 60K, Lavaredo Ultra Trail, İznik Ultra Maratonu, UTMB 170K, UTMB-CCC, Cruel Jewel 100, Quebec Mega Trail, Ultra Trail Harricana, Spartathlon ve zamana karşı 24 saat yarışları var.
UTMB |
Spartathlon |
Ultra Trail Harricana |
Evet, o zaman bu yazının ana konusuna gelelim. Biraz Western States Endurance Run hakkında konuşalım. Kısaca WS 100 olarak tabir edilen yarış için herhalde Kuzey Amerika’nın en tanınmış ve prestijli 100 mil patika yarışı desek yanlış olmaz. Her sene Amerika kıtası başta olmak üzere birçok hızlı ve tanınmış ultramaratoncuyu bir araya getiren bir yarış.
Evet, ayrıca dünyanın en eski 100 mil patika yarışlarından biri (yarışın web sitesi dünyanın en eski 100 mil patika yarışı olduğunu iddia etse de bunun gerçek olmadığı kanıtlandı). Yarışın teknik özelliklerine bakınca, Kaliforniya’da 1960 Kış Olimpiyatlarının yapıldığı Olympic Valley’de (eski adı Squaw Valley) başlıyor ve 100.2 mil uzaktaki Auburn şehrindeki Placer Lisesi atletizm pistinde sona eriyor. Point to point ya da noktadan noktaya bir yarış, yani başlangıç ve bitiş noktası farklı. Yaklaşık 5500 metre tırmanış ve 7000 metre iniş var. Zaman limiti 30 saat.
Bu noktadan noktaya bir yarış olduğu için ilk ve ikinci yarısı arasında büyük sıcaklık farkı olabiliyor. Son bölümde bir de ünlü nehir geçişi var.
Evet dediğin gibi yarışın başladığı yer bittiği noktadan daha yüksek irtifada. Dolayısı ile yarışın başlarında geçilen dağlarda genellikle kar olurken, yarışın ikinci yarısındaki kanyonlarda sıcaklık 40 derecelere kadar çıkabiliyor. Bunun yanında yarışın 125.km’sinde büyük bir nehir geçişi var. Bu geçiş o yılki kar miktarına göre ya botla ya da botsuz şekilde yapılıyor. Bot kullanılmadığında koşucular, göğüs derinliğindeki nehirde akıntıya kapılmamaları için boydan boya gerilmiş bir halata tutunarak geçiyor.
Bunun dışında Amerika kıtasında yapılan bir çok yarışta gördüğümüz pacer kullanabilme uygulaması bu yarışta da var. Yaklaşık 100KM sonrasında (62 mil) koşucular isterlerse pacer kullanabiliyorlar.
Bitirenlere bronz bir kemer tokası veriliyor (Kuzey Amerika’da 100 mil yarışlarında bitirenlere madalya veya bitirme yelekleri yerine genelde kemer tokası veriliyor). Ancak yarışı 24 saat altında bitirebilirseniz verilen bu kemer tokası bronz değil gümüş oluyor. Dolayısı ile bir çok kişinin hedefi yarışı 24 saat içinde bitirebilmek oluyor.
WS100 Eğim Grafiği |
Nehir Geçişi |
Ayrıca Spartathlon kurasına girme kriterlerinden biri de WS 100’ü 24 saat altında bitirmek. 100 mil/160km uzunluğunda bir yarış hiçbir zaman hafife alınacak bir şey değil ve her zaman ilk hedef zaman sınırları içinde bitirebilmek. Fakat bunlar da 24 saat altına inebilmek için güzel bir motivasyon kaynağı. Peki biraz da Western States’e katılma ve kura aşamalarından bahsedelim istersen çünkü bu da oldukça zorlu bir süreç.
Evet, yarışa kabul edilen koşucu sayısı ile başvuru sayısı arasında çok ciddi bir fark olduğundan her sene kura yapılıyor. Bu kuraya başvurabilmek için yarışın web sitesinde belirtilen yarışlardan birini koşmak veya belirlenen zamanlar içinde bitirerek kalifikasyon almak gerekiyor (Listedeki bazı yarışları sadece bitirmek yeterli değil, belirtilen süre içinde bitirilmesi gerekiyor).
Bu noktada Türkiye’de Western States 100 kurasına girme hakkı veren tek yarışın Salomon Cappadocia Ultra Trail’in 120km parkurunu olduğunu da ekleyelim. Ancak yarışı sadece bitirmek yeterli değil, 23 saatin altında bitirmek gerekli.
Evet, dediğim gibi kuraya girebilmek için her yıl kalifikasyon yarışlarından birini koşma zorunluluğu var. Eğer önceki kurada seçilmemişseniz ve sonraki yıl bir kalifikasyon yarışı koşarak kuraya girme hakkı elde edebilmişseniz, bilet sayınız 2 ile çarpılıyor. (İlk yıl 1 bilet, 2. yıl 2 bilet, 3. yıl 4 bilet (2^2) gibi..). Tek sefere mahsus olmak üzere bir kere biletleri yakmadan sonraki yıla taşıma şansı veriliyor ki, ben de bu hakkı kullanarak biletlerimi 2021 kurasına taşıdım.
Bunun dışında ne kadar biletinizin olduğuna bakılmaksızın, o yıl kalifikasyon yarışı koşmamışsanız biletleriniz sıfırlanıyor. Dolayısı ile hem talebin çok fazla olması hem de her yıl bir kalifikasyon koşma zorunluluğu yarışa girebilmeyi oldukça zorlaştırmış durumda.
Bu noktada bir itirafta bulunmam gerek ! Dediğin gibi kurada çıkmak zor ve her sene daha da zorlaşıyor. 2022’den gerçek örnekleri verecek olursak, bu sene ilk defa başvuran birinin seçilme şansı %1’di. Senin gibi 4 sene kalifikasyon yarışı koşup 8 biletle giren birinin %8 şansı vardı. Bu hala çok düşük bir yüzde. Hatta 7 yıl üst üste başvurup tam 64 biletle kuraya giren biri bile sadece bir yazı tura kadar, yani %52 şansa sahipti.
Bu yüzden seninle son bir iki yıldaki konuşmalarımızda “çıkması çok zor, her sene belirli kalifikasyon yarışlarını koşmaya kendini zorlayacağına, istediğin başka yarışları koşmayı düşünebilirsin” diyordum. Ama sen abi sözü dinlemedin ve inatla kalifikasyon yarışlarını koşup başvurmaya devam ettin ve sonunda katılma hakkını aldın! Biraz da bu süreçten bahset, ilk olarak ne zaman başvurdun ve hangi kalifikasyon yarışlarını koştun?
İlk olarak 2016’da koştuğum Lavaredo Ultra Trail ile 2017 kurasına başvurdum. Aslında aynı yıl koştuğum UTMB-CCC de kalifikasyon sağlıyordu ama macera böyle başladı. Daha sonra 2017 yılında UTMB 170K’yı bitirdim ve onunla 2018 kurasına girdim. 2018’de Kanada’nın Ultra Trail Word Tour yarışı olan Ultra Trail Harricana yarışına kayıtlıydım, ancak yarış günü ile çakışan bir takım sorunlar nedeniyle yarışı koşamadım ve o yıl kalifikasyon alacak yarış koşamamış oldum. Ancak çok şanslıydım, çünkü o dönemde sadece bir kereye mahsus olmak üzere başvuru biletlerinizi kaybetmeden erteleme imkanı sağlayan kuralı getirdiler. Böylece kazandığım 2 bileti ve başvuruya devam etme hakkımı kaybetmemiş oldum ancak 2019 kurasına giremedim.
2019’da Amerikada’ki zorlu yarışlardan biri olan Cruel Jewel yarışına kayıt oldum. Cruel Jewel, her sene çok sıcak ve nemli havada koşulan ve 7500 metreden fazla tırmanış içeren bir 100 mil (160K) yarışı. Western States’in yanında UTMB’ye ve yüksek irtifada geçen en zorlu yarışlardan Hard Rock 100’e de kalifikasyon sağlıyor. Bu yarışı bitirerek 2020 yılı başvurumu da yaptım ama 2020 yılında pandemiden dolayı Western States 100 de diğer birçok yarış gibi yapılmadı.
Bu yılın benim için şöyle bir zorluğu oldu. Bir kerelik erteleme (one time bye) hakkımı kullandığımdan dolayı başvuru biletlerimi kaybetmemek için mutlaka bir yarış koşmam gerekiyordu ancak pandemiden dolayı bütün yarışlar iptal edildiği gibi Kanada dışına çıkmam da yasaklar dolayısı ile olanaksızdı. Ultra Trail Harricana Eylül ayında olduğu için iptal kararını vermemişti ve Kanada’daki 3-4 kalifikasyon veren yarıştan biri olduğu için hemen kayıt oldum ve heyecanla beklemeye başladım. Son birkaç haftaya kadar yapılıp yapılmayacağı kesinleşmedi ama sonunda çok ciddi önlemler alınarak sorunsuz koşuldu. Böylece yarışı tamamlayıp 2022 kurasına 8 biletle girebildim.
Spartathlon 2019 |
24 Saat Yarışı |
UTMB - CCC |
2016’da başlayıp 6 yıl süren bir macera. Bu kadar uğraşıp kazandığın 8 bilete rağmen hala sadece yüzde 8 şansın vardı. Yarışın 120. kilometresinde 40 derece sıcak altında kanyonlarda koşarken ekstra bir motivasyon gerekirse bunu hatırlarsın çünkü bir daha katılma şansı elde etmen için en az 7-8 yıl beklemen gerekebilir!
Peki biraz da hazırlık sürecinden bahset. Kura sonucunun belli olduğu Aralık ayından beri seninle antrenmanları konuşuyoruz. Açıkçası yaşadığın yer WS 100 hazırlığı için ideal bir bölge değil ama bu da ultramaratonların bir parçası. Yarışa nasıl hazırlandın, istediğin gibi bir hazırlık süreci geçirebildin mi? Hedeflerin nedir?
Evet, Toronto’da yaşadığımdan dolayı Kasım - Mart ayları sıcaklık ortalamaları düşük oluyor ayrıca Toronto dümdüz bir coğrafyaya sahip olduğu için dışarıda uzun yokuş bulmak oldukça zor. Bu dezavantajları kışın koşu bandında koşarak aşmaya çalıştım. Havalar düzeldiğinde ise daha çok dışarıda koşmaya başladım. Ancak tabi koşu bandında koşarken çok daha fazla yokuş antrenmanı yapabiliyordum.
Bu yarış özelinde, en önemli spesifik antrenmanların yokuş inişleri ve sıcaklık antrenmanları olduğunu söyleyebilirim. Çünkü yarışta tırmanıştan daha çok iniş var ve oldukça uzun iniş bölümleri mevcut. Bu iyi bir şey gibi gözükse de böyle uzun ve sıcak bir yarışta birçok kişi quadriseps kasları hazır olmadığından bu yokuşları inemiyor ve yarışı tamamlayamıyor. Açıkçası bunları simule ederek hazırlanmak çok da kolay değil. İşin bu kısmı dışında elimden geleni yaptım ve hazırlık sürecinden memnunum diyebilirim.
Yarıştaki ilk hedefim her yarışta olduğu gibi bitirebilmek. Çünkü bahsettiğimiz gibi yarışa girebilmek her yıl daha zorlaşıyor ve bir daha koşma şansı bulamayabilirim. Onun dışında ikinci hedefim ise başarabilirsem 24 saatin altında koşarak gümüş kemer tokasını alabilmek.
24 saat altında bitirenlere verilen gümüş kemer tokası |
Çok güzel. Ben de Western States 100’ü ilk olarak 2010’da takip etmeye başlamıştım. O sene Kilian Jornet, Anton Krupicka, Geoff Roes ve önceki iki yılın birincisi Hal Koerner büyük bir mücadeleye girmişlerdi ve kazanan son kilometrelere kadar belli olmamıştı. Bilmeyenler için sonunu söylemeyelim ama izlemek isteyenler için 2010 yarışının hikayesini anlatan Unbreakable: The Western States 100 adında güzel bir de belgesel vardır. Ayrıca 2016 yarışındaki kadınlar mücadelesine odaklanan Life in a Day belgeselini de izleyebilirsiniz.
2010'dan sonra her sene yarışı yakından takip ettim. Bu yıl da seni takipte olacağız. Şimdiden patika şansı yanında olsun diyelim. Yarıştan sonra da bir değerlendirme yaparız.
Bitirirken aşağıda yarışla ilgili birkaç not bırakalım.
1974 yılında 1 kişi ile koşulan parkur (ilk resmi yarış 1977) 2021 yılına gelindiğinde 315 kişi ile koşuldu ve bunlardan 208 kişi finiş çizgisini geçti. (%66 bitirme oranı). Bu oran her sene sıcaklık ile ters orantılı olarak değişkenlik gösteriyor.
Yarışa toplam 369 kişi alınıyor ama bu rakamın hikayesi biraz ilginç. Yarışın 6 ile 10. milleri el değmemiş vahşi yaşam alanı olarak Türkçeye çevirebileceğimiz Granite Chief Wilderness alanından geçiyor ve aslinda Kaliforniya kanunlarina gore bu alanlarda herhangi bir etkinlik düzenlenmesine izin verilmiyor. Ancak kanun 1984 yılında yürürlüğe girdiği için ve WS 100 ise 1974 yılında başladığından dolayı bu kanun dışında kalması kabul ediliyor. Fakat kanunda belirlenen rakam olan 369 kişiden fazla yarışmacıya da izin verilmiyor.
Erkeklerde parkur rekoru, aynı zamanda son 3 yılın da kazananı olan Jim Walmsley’e ait. Sıcaklığın nispeten düşük olduğu 2019’da 14:09 gibi müthiş bir sürede yarışı bitirmeyi başardı. Walmsley bu sene koşmuyor.
Kadınlarda ise rekor 16:47 ile Ellie Greenwood’a ait. Bu rekor 2012’den beri kırılamıyor. O yıl da tarihteki en serin yarışlardan biriydi. Bu yarışta rekor dereceler için iyi hava şartları mutlaka önemli.
Western States 100’den bahsedildiğinde yarışı 1999-2005 yılları arasında 7 yıl arka arkaya kazanan Scott Jurek’den bahsetmemek olmaz. Yine aynı şekilde bir büyük efsane olan Ann Trason, 1989 ile 2003 arasında, 9’u arka arkaya (89-98) olmak üzere tam 14 kere kazanıyor.
Yarışı en çok bitiren ise 25 kere ile Tim Twietmeyer. Bunların hepsi 24 saatin altında. Ayrıca beş kez de birinciliği var.
Bunlar dışında 10 kere 24 saat içinde bitirenlere özel olarak hazırlanan 10 Day Buckle veriliyor. 1000 Miles, 2000 Miles, 20 gün ve 25 gün rekorları da tutuluyor.
Cok guzel olmus bu roportaj :) elinize saglik. Ben de 3-4 sene inat ettim, sirf kalifikasyon ugruna girmeyecegim yarislara girdim, ama iyice zorlasinca sonunda vazgectim. Aytug adina cok mutluyum. Umarim o tokayi eve goturur. Simdiden kolay gelsin.
YanıtlaSil