18 Nisan Cuma günü
İznik Ultra Maratonu’nda üçüncü kez koşmak üzere Yenikapı – Yalova feribotuna bindiğimde bir senenin ne kadar çabuk geçtiğini düşünüyordum. Ilgaz, Alper ve Elena ile buluştuktan sonra feribotta yerlerimizi aldık. Bu yıl benim adıma bir fark vardı. 2012 ve 2013'de 130K'yı koştuktan sonra bu kez 80K parkurunda koşacaktım.
Eylül 2013’ü bir kenara koyarsak (30 Ağustos’ta koştuğum
UTMB’den sonra dinlenmek için geçerli mazeretim vardı), 2014’ün Şubat ayı son 2.5 yılda en az koştuğum ay oldu. Ayın başındaki hamstring problemini ciddiye aldım ve daha büyük bir soruna yol açmaması için tamamen geçene kadar bekleme ve yarışmama kararı aldım. Mart başında durum iyiye gidiyordu. Temkini elden bırakmadan, nüks etmemesi için hıza değil dayanıklılık koşularına ağırlık verdim. Zaten yılın geri kalanında
Spartathlon için ilk planda buna ihtiyacım olacaktı. Mart’ın ikinci yarısında gelen sinyaller iyiydi ama henüz İznik ile ilgili kararımı vermemiştim.
Yaz boyu yoğun bir hazırlık planladığım için tekrar bir sakatlık riski almak aptalca olacaktı. Nisan’ın ilk haftasında biraz yükleme yaparak vücudumun vereceği tepkiyi test ettim. Olması beklendiği gibi hız kaybetmiştim ama dayanıklılık açısından durum fena gözükmüyordu. Böylece 80K’nın doğru bir seçim olacağına ikna oldum.
|
İznik Ultra 2014 |