15 Aralık 2021 Çarşamba

2021 Barcelona 24 Saat Yarış Raporu

11-12 Aralık 2021'de Barcelona'da Can Drago Atletizm pistinde 24 saatlik bir pist yarışı koştum. Bu yarışı dört yıl önce de koşmuştum. Neden 24 saat yarışı, neden pist, neden bu yarış gibi bazı temel soruların cevaplarını o yarışın raporunda vermiştim. Burada tekrara girmemek adına bu konuları atlayacağım için isterseniz o yılın raporunu burada okuyabilirsiniz

Yarış Öncesi ve Hedefler

Bu yıl yarış öncesi temel hedeflerim üç taneydi. En iyi 24 saat derecemi geliştirmek (225.9 km), 24 Saat Türkiye rekorunu geliştirmek (225.9 km) ve Spartathlon için kuraya girmeden otomatik katılım hakkı elde etmek (225 km).  Dolayısı ile bütün yumurtalar tek bir sepete eklenmiş gibiydi ve buradan başarıyla dönmek için 226 km'nin üzerinde koşmaktan başka bir şansım yoktu. (Not: 2017 raporunu okuyanlar Spartathlon otomatik katılım kriterinin 216 km olduğunu göreceklerdir. Birkaç sene önce bu kriter 216'dan 225 km'ye yükseltildi). 



Hazırlık dönemi işin diğer boyutuydu. Eylül sonunda koştuğum Spartathlon ile Barcelona 24 Saat arasında 10 hafta olması hata payına yer bırakmıyordu. Son 4-5 yılda kendimde hissettiğim en büyük değişikliklerden birisi uzun yarışlardan sonraki (burada 150-200 km ve üzerindeki yarışlardan bahsediyorum) toparlanma süremin oldukça kısalması. Ancak buna rağmen bu tip yarışlardan sonra kendime tekrar bir hedefe odaklanmak için yeterli zaman tanıyorum çünkü toparlanmanın sadece fiziksel değil zihinsel olarak da tamamlanması gerekli. 

Her şeye rağmen bu yıl bunun için fazla vakit yoktu, Spartathlon'dan sonraki iki hafta daha hafif koşup Salomon Cappadocia Ultra Trail'den hemen sonra antrenmanlara odaklanmam gerekiyordu. Öyle de yaptım. İşler yolunda gidiyor diye düşünürken yarışa 15 gün kala sağ hamstringde aniden ortaya çıkan problem ile 5 gün koşmamaya karar verdim. Birçok sakatlığı hafif koşarak atlatma şansınız var ama hamstring sakatlığı bence onlardan biri değil. 6. gün koşmaya çıktığımda hala istediğim gibi geçmediğini hissedince riske girmemek için eve döndüm. Bu yılki Spartathlon'dan önce dizimi yarmama benzer bir hikayeydi ama o hikaye başka zamana. 

Sonuçta son iki haftada toplamda 12 km koşabilmiştim ama önemli olanın yarışa sakat şekilde başlamamak olduğunu bildiğim için bunu fazla sorun etmedim. Bu tip yarışlara birkaç hafta veya birkaç ayda hazırlanamayacağınız gibi birkaç haftada da yıllarca biriktirdiklerinizi kaybetmezsiniz. Ancak koşan herkesin bildiği gibi koşmaya alışmış kişiler için özellikle büyük bir yarıştan önce birkaç hafta koşamamak psikolojik olarak yıpratıcı bir süreç. Kendinize güveninizi kaybetmemeniz ve bunun sonucu ciddi şekilde etkilemeyeceğine gerçekten ve derinden inanmak zorundasınız. Söylemesi kolay, uygulaması ise o kadar kolay olmayan şeylerden biri. Her şeye rağmen bu son iki haftada koşmama kararını verip uygulayabilmek, yarış sonunda hedefe ulaşabilmemdeki en önemli etkenlerden biri oldu. Geri dönüp bakınca bunu net olarak görebiliyorum.

Bu dönemdeki sakatlığın benim için bir olumsuz etkisi de core antrenmanlarımı yapamamak oldu ki normalde böyle uzun yarışlardan önce koşmayı azalttığınız son haftalar bunun için çok iyi zamanlardır. Birçok hareket hamstring'i zorladığı için koşmadığım dönemde buna da odaklanamadım. Ama pozitif etkisi beni zihinsel hazırlığa daha fazla zorlaması oldu. İzlemek istediğim bazı belgeselleri izleyip kitapları okurken yarışta olabilecek senaryoları tekrar tekrar hayalimde canlandırdım ve vereceğim tepkileri belirledim. 

Doğrusunu söylemek gerekirse kendimi hiçbir zaman fiziksel olarak çok yetenekli ve güçlü bir koşucu olarak görmedim. Bunu söylemem yeterli miktarda fiziksel antrenman yapmadığım anlamına gelmiyor ama bazı genetik avantajlarınız yoksa belli bir aşamanın ötesine geçmenizin zor olduğu da bir gerçek. Bu yüzden koşmaya başladığım ilk yıllardan beri beni zihinsel olarak geliştirecek şeylere odaklanmaya önem verdim ve önceleri imkansız olarak gördüğüm birçok şeyi bu sayede yapabildiğime inandım. 

Format, Kulvarlar, Kurallar

Her şey aynı kaldığı için bu bölüm 2017 raporu ile aynı, onu okuduysanız bu bölüme hızlıca göz gezdirip atlamanızda sorun yok. 

8 kulvarlı pistin 6, 7 ve 8. kulvarları 24 saat koşanlara ayrılmış durumda. Çipinizi takıyorsunuz ve her tur bitiminde elektronik halı üzerinden geçtiğinizde tur sayınız artıyor. Bildiğiniz gibi 400 metrelik mesafe bir atletizm pistinin en iç kulvarındaki 1. kulvarın mesafesi. Dış kulvarlara doğru gittikçe mesafe artıyor. 24 saat koşanlar için her bir tur 6. kulvar uzunluğu olan 437.7 metre üzerinden hesaplanıyor. Yani ister 6'dan, ister 7 veya 8'den koşun, bir turu tamamladığınızda toplam mesafenize 437.7 metre ekleniyor. Bu şartlarda tabii ki daha kısa olan 6. kulvardan koşmak en avantajlısı ama çok yavaş koşuyorsanız veya yürüyorsanız dış kulvarları kullanmanız isteniyor.

Yiyecek içecek istasyonu? 8. kulvarın da dışındaki pist kenarında bir yiyecek içecek masası var. Burada su, kola, bisküvi, çikolata gibi basit ve standart ultra besinleri var. Yani buradan bir şey almak için koştuğunuz 6. kulvardan çıkıp pist dışına gelmeniz sonra işiniz bitince tekrar 6. kulvara dönüp koşmaya devam etmeniz gerekiyor.

İç kulvarlarda ne var?

İç kulvarlarda eş zamanlı olarak başka yarışlar var. 4. ve 5. kulvarlarda 12 saat yarışı düzenleniyor. Onlar da 24 saatçiler gibi Cumartesi öglen 12'de başlıyorlar ama gece 12'de yarışları bitiyor. 12 saat yarışı bittikten sonra 4 ve 5. kulvar 6 saat boş kalıyor. Daha sonra Pazar sabahı 6:00’da bu iki kulvarda bu kez 6 saat yarışı başlıyor ve 24 saat yarışı ile birlikte Pazar öğlen 12:00'de sona eriyor.

Hala takip edebiliyorsanız geriye kaldı 1, 2 ve 3. kulvarlar. Burada ise takım yarışları var. İki ayrı grup var: 3-6 kişiden oluşan takımlar ve 7-24 kişiden oluşan takımlar. Her takımın tek bir çipi var. Bir takım üyesi istediği kadar koştuktan sonra çipini diğer üyeye veriyor ve o koşmaya devam ediyor. Bu şekilde 24 saat sonunda en çok mesafeyi yapan takım kazanıyor. 

Pistin yine bir noktasında 3. ve 4. kulvarlar arasında ince uzun bir masa var. Burada 12 saatçiler ve takım yarışı koşanların hızlıca alabilmesi için su ve besinler var. Dolayısı ile 4. kulvarda koşan bir 12 saat koşucusu, su veya besin almak için 8. kulvarın dışına gelmiyor. Kısacası aynı anda pistte üç farklı yarış yapılıyor ama kimse birbiriyle karışmıyor. 

Şimdi yukarıda bahsettiğim su ve besin masalarını pistin bir köşesinde hayal edin. Bunun tam karşısında ise herkesin kendi yanında getirdiği malzemeleri koyması için bir alan ayrılmış. Burada büyük masalar, yağmur ihtimaline karşı büyük şemsiyeler ve oturmak için banklar var. Fakat haliyle burası tüm koşuculara yetecek büyüklükte değil, o yüzden erken gelen kapar mantığı işliyor ve yetişemeyen bulduğu yere eşyasını bırakıyor. 

Buraya kadar her şey tamamsa biraz da kurallardan bahsetmek gerek. Sakatlık ihtimalini azaltmak için her 3 saatte bir dönüş istikameti değiştiriliyor. Son olarak pistte hakemler var, kulvar ihlali vs. gibi yapılmaması gereken şeyler yaparsanız önce sarı kart, devam ederseniz kırmızı kart gösterip sizi diskalifiye edebiliyorlar.

Evet, genel hatlarıyla olay bundan ibaret. Gerisi 24 saat boyunca ne kadar dönebildiğinize bakıyor.

Yarış

Cuma öğleden sonra Budak Timuralp ve Mehmet Erkul ile Barcelona'ya ulaştıktan sonra aynı saatlerde havaalanına inen İngiliz arkadaşım Ian Thomas ile buluşup otele geçtik. Ian, birçok İngiltere yaş grubu rekorunu elinde tutan ve 6 kez Spartathlon bitirmiş bir koşucu. Günün geri kalanında ise son hazırlıkları ve planlamayı yaptık. Budak daha önce 24 saat yarışında 180 km koşmuştu ve bu yarışta çıtayı 200-206 km arasına koymuştu. Mehmet ise bu yıl Salomon Cappadocia Ultra Trail'de 120 km parkurunu tamamladıktan sonra hem bize destek olmak hem de farklı bir yarış konseptine şahit olmak istemişti.

Barcelona'da göğüs numarası ve çip dağıtımı sadece yarış sabahı yapılıyor ama yarış Cumartesi öğlen 12:00'de başladığı için bu durum bir problem yaratmıyor. Biz de kahvaltımızı yapıp saat 10 gibi piste geçtik. Kimlik ve aşı sertifikaları kontrol edildikten sonra piste alındık. Yarış günü piste sadece koşucuların ve varsa destekçilerin girmesine izin veriliyor. Koşanlara pistin bir kenarındaki masalar veriliyor. Bu masalara yarışta kullanacağınız besinleri ve yedek malzemeyi yerleştirebiliyorsunuz. 

Barcelona 24 saat yarışı 2004'den beri IAU ve World Athletics normlarına uygun olarak aralıksız düzenleniyor. Kendi en iyi derecelerini yapmak ve çeşitli rekorlar denemek isteyen koşucular için Avrupa'nın en popüler yarışlarından biri. Bu yarışta göğüs numaraları da katılımcıların bundan önceki en iyi derecelerine göre veriliyor. Örneğin Eylül 2021'de 295 km ile tarihin en iyi üçüncü 24 saat mesafesini koşan Ukraynalı Andrii Tkachuk yarışa katılanlar arasında en iyi 24 saat mesafesine sahip kişi olduğu için bir numaralı göğüs numarasını almıştı. Benim numaram 15, Budak'ınki ise 53 idi. Yani yarışa bu sene kayıt olanlar arasındaki 14 kişinin en iyi derecesi 225.9 km'den fazlaydı ki bu da Avrupa ve Dünya Şampiyonları dışında 24 saat yarışlarında pek görülen bir şey değil. 

Yarışa kayıtlı koşucuların en iyi 24 saat mesafeleri. Göğüs numaraları bu sırayla dağıtıldı.

Yarış başlamadan önce yapmamız gereken son bir şey kalmıştı. Yarıştan önceki gün Madrid Muhabiri Şenhan Bolelli'den bir mesaj aldık. Bizim yarışta koşacağımızı sosyal medyadan öğrenmiş. Kendisi Madrid'de olduğu için gelemese de Barcelona'da yaşayan bir İspanyol fotoğrafçı ve muhabirin yarış öncesi ve yarış sonrasında piste gelmesini sağladı. Böylece yarış öncesi kısa bir röportaj yapıp birkaç fotoğraf çektirme şansımız oldu. Böylece saat 12 itibariyle yarış başladı. 

İlk saatler her zaman doğru tempoyu belirlemenin kritik olduğu saatler. En iyi derecesini yapmak isteyen biri için bu yarışın bir dezavantajı fazla kalabalık olması. Genelde bu tip pist yarışları 30-50 kişiyle yapılıyor ve böylece geçişlerde zigzag yapmanıza gerek olmuyor. Daha kalabalık yarışlarda çoğunlukla 1-2 km ya da daha uzun turlu parkurlar tercih ediliyor. Bu yarışta 24 saat için 170 kişinin kayıt yaptırmasına izin verildiği için kalabalık bir parkurda koşacağınız gerçeğini kabul ederek başlamanız şart. Her şeye rağmen yavaş koşanların dış kulvarı alması gerekliliği yarış başında sürekli anons edildiği için özellikle ilk saatlerde belirli bir düzen tutturuldu. Bunda yarışta Tkachuk başta olmak üzere birçok hızlı kişinin olmasının etkisi oldu diye düşünüyorum çünkü yarışın hemen başından itibaren hızlı başlayanlar yavaşlara tur bindirmeye başlamıştı. Ayrıca yarışlarda müzik dinlemeyi seviyorsanız bu yarışta ya dış kulvardan koşmalı ya da sürekli önünüzü arkanızı kollamanız gerekli. 

Beni tanıyanların bildiği gibi uzun yarışlarda yıllardır en zayıf halkam midem. Beslenme herkese göre büyük farklılıklar gösterdiği için kesin kurallardan bahsetmek mümkün değil. Ben de yıllardır çok çeşitli şeyler denememe rağmen henüz bana uygun çözümü bulduğumu söyleyemem çünkü sorunlar temelde 8-10 saatten sonra başlıyor ve bunu antrenmanda görme şansınız kalmıyor. Ancak yarışlarda deneme yanılma yapabiliyorsunuz. Fakat yarışta yapılacak yanlış bir deneme yarışı bitirememe ve hedeflerden sapma riski taşıdığı için de yeterince radikal denemeler yapmak her zaman mümkün olmuyor. 

Bu kez yarışın ilk yarısında beslenmeyi ağırlıklı olarak sıvı ile yapmaya karar vermiştim. Bunda da WUP Sports'un Carb3+ tozunu kullandım. Açık olmak için belirtiyorum, şirketle herhangi bir bağlantım yok ama ortakları tanıdığım arkadaşlarım. Ürünlerini bir süredir deniyorum ve memnun olduğum için kullanıyorum. Yarışın ilk 8 saatinde neredeyse tamamen bu şekilde sıvı olarak beslendikten sonra hava soğuyup gece olunca ise daha önceki tecrübelerimden dolayı helva, peynir, ekmek gibi azar azar katı besinlere geçtim. 

12. saat sonuna kadar bu yöntem işe yaradı ama 13. saatin başında beklenen oldu ve midemdeki her şeyi çıkardım. Açıkçası son 40 dakikadır bunun yaklaştığını fark etmiştim. Bunda havanın soğuyup rüzgarda midemi üşütmemin de katkısı olduğunu düşünüyorum çünkü rüzgarlığı almakta biraz geç kaldığımı sonradan fark ettim. 

Masamızı hazırlarken. Soldan sağa: Ian, Mehmet, ben ve Budak


Yarış başlamadan önce 24 saat koşucuların hepsinin tek tek ismi anons edilirken.
İlk Saatler

Öyle ya da böyle 130. km'ye yaklaşmıştım ve bundan sonra 200 km'ye kadar yarışın en zor bölümlerini yaşayacağım konusunda kendimi hazırlamıştım. Bu bölümler zamanın ve mesafenin çok ağır ilerlediği anlar olduğu için hatırladığım şeyler biraz flu. Pistteki büyük sessizlik, soğuyan hava, tepede aydınlatmayı sağlayan spot ışıklarının giderek psikolojimi bozması, zaman zaman Budak'la ve pistteki diğer tanıdıklarımla karşılaştığımız anlarda birbirimizi küçük bir işaretle motive etmemiz, koşan herkesin kendi iç dünyasında bir yolculuğa çıkması ve halılardan geçerken çiplerin bitmek bilmeyen ötme sesleri. Kendimle oyunlar oynadığımı, çeşitli hesaplar yaptığımı, yarış öncesindeki zihinsel hazırlıklarımı uygulamaya çalıştığımı hatırlıyorum.

15. saatte bir daha boşalttığım için midem artık çok hassas hale gelmişti. Artık tek kabul ettiği şeyler birkaç yudum WUP ile birlikte Mehmet'in saat başı verdiği bir dilim ekmek ve peynirden ibaretti. 

Bu yarışın bir zorluğu da Aralık ayında olması sebebiyle sadece 9 saat gün ışığı olması. Hava 17:30'da karardıktan sonra 15 saat boyunca pistin spot ışıkları altında koşuyorsunuz. Her üç saatte bir koşu yönünün değiştirilmesi monotonluğu biraz kırıyor ama açıkçası bunun etkisi yarım saatten uzun sürmüyor. Gün ağarmadan önceki son 2-3 saatte müthiş bir uyku bastırması ile daha fazla enerji almak istedim ama istasyonda bulduğum sıcak çikolatadan birkaç yudum almamla birlikte midem bir kez daha isyan etti. Bu kez toparlanması uzun sürünce burada biraz fazla zaman kaybettim ama en azından biraz uykum açılmış oldu. Sonunda gün ağarmaya başladığında 200K'yı 20:37'de geçtiğimi gördüm. Yarış öncesinde iyi şartlarda 20 saatin altına inebileceğimi düşünmüştüm ama haliyle her şey planladığınız gibi olmuyor. 

Sabaha karşı son saatler


Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi bu gibi yarışlarda son saatlere kadar kaçıncı olduğum beni hiç ilgilendirmiyor. Çünkü daha yarışın başında kaçıncı olduğunuza odaklandığınızda yapmamanız gereken şeyleri yapma ihtimaliniz artıyor. Benim için en önemlisi kendi planımı uygulamak ve hedeflerimi kovalamak. Ayrıca bunlar gerçekten uzun yarışlar, ilk 12 saatte ne yaparsanız yapın yarışı kazanamaz, hedeflerinizi yakalayamazsınız ama ilk yarıda yapacağınız hatalarla hepsini kaybedebilirsiniz. Bu sebeple sıralamayı sadece son saatlerde ekstra motivasyon olarak kullanmayı tercih ediyorum. 

200K'yı geçtikten sonra yarış içindeki hissiyatım bana ilk 6 civarlarında bir yerlerde olduğumu söylüyordu. Son iki saatte girdiğimde ise hala rahatlayamamıştım çünkü 226-227 km'ye ulaşabilmek için hala sürekli koşmam gerekiyordu. Son 1.5 saate yaklaşırken Mehmet'e ilk kez kaçıncı olduğumu, önümde ve arkamdakilerle ne kadar fark olduğunu sordum. Sonraki turda yanından geçerken bana dördüncü olduğumu, üçüncü ile aramda yaklaşık 2.5 km, beşinci ile aramda ise 4 km'den fazla olduğunu söyledi. 

Doğrusunu söylemek gerekirse içimden geçen cevap bu değildi. Arkamdaki beni tedirgin edemeyecek kadar uzaktaydı. Önümdeki de 90 dakika içinde yakalanamayacak kadar uzakta. Bu düşünceler içinde bir tur daha attıktan sonra kenarda Mehmet'i tekrar gördüğümde üçüncünün yürümeye başladığını öğrendim. Her geçen saniye vakit azalıyordu, eğer bir şey deneyeceksem o anda karar vermem gerekiyordu. Kafamda olasılıkları 30 saniye kadar düşündükten sonra denemeye karar verdim. 2017'de bu hatayı yapıp son saatlerde kendimi yeterince zorlamamıştım ve bu beni aylarca rahatsız etmişti. (Spartathlon 2018 raporunun sonunda bunun detayını okuyabilirsiniz). 

O zamana kadar elimden geldiği kadar hızlı koştuğumu sanıyordum ama bu kararı verdikten hemen sonra giderek hızlanmaya başladım. Gerçek şu ki, en çok tükendiğimizi düşündüğümüz anlarda bile aslında bir vitesimiz daha var ama beyin bunu kullanmamak için aslında limitimizde gittiğimize bizi inandırıyor. Hızlı iki tur daha atmama rağmen üçüncüye hala yaklaşamamıştım ama artık son ana kadar elimden geleni yapıp buradan kafamda soru işareti olmadan gitmek dışında bir düşüncem kalmamıştı. Bir sonraki turda ilk turumu bindirdim ve aradaki fark üç tura indi. 

3-4 tur sonra bitişe 45 dakika kalmıştı ki farkı iki tura kadar indirmeyi başardım. Ama artık üçüncülük yarışı iyice kızışmıştı. Daha sonra İtalyan olduğunu öğreneceğim koşucu da son gücünü kullanarak farkı iki turda tutmaya çalışıyordu. Bundan sonraki 6-7 turda elimden gelen her şeyi yaptığımı düşünmeme rağmen fark iki turda sabit kaldı. Onun da beni pes ettirmek için son gücünü kullandığının farkındaydım. Bu bölümde her tur geçişinde gördüğüm Mehmet de beni sürekli motive etmeye devam ediyordu. 

Yarışın son saatinde üçüncülük mücadelesi verirken.




Bu bölümden aklımda en çok kalan şeylerden biri düşünce yapınızı değiştirdiğiniz anda olaylara bakışınızın 180 derece değişmesi. Kısa bir süre önceye kadar zamanın hızlıca geçip 24 saatin hemen bitmesini isterken, şimdi üçüncüyü yakalamak için zamanın yavaş ilerlemesini ister hale gelmiştim. 

Bir ya da iki tur sonra kendisini 60 metre kadar önümde yürürken gördüm ve farkı sonunda bir tura indirdim. İki tur sonra ise bir kez daha yürürken geçtiğimde artık farkı kapatıp öne geçmiştim. Belli ki farkın iki tura indiği bölümde kalan son enerjisini tüketmişti. Nasıl ki bir maraton aslında 30. km'den sonra başlıyorsa, bir 24 saat yarışı da aslında 16-18 saatten sonra başlıyor. Eğer bu bölümlerde hala belli bir hızda koşabiliyorsanız büyük gözüken farklar çok hızlı şekilde kapanabiliyor. 

Sıralamayı garanti altına aldıktan sonra geri kalan 25-30 dakika için kendime son bir hedef daha bulmam gerekiyordu. Eğer son kilometreleri 6 dakikanın altında koşabilirsem 230 km'yi geçebileceğimi hesapladım. Sonuçta öyle de oldu ve 437.7 metrelik altıncı kulvarda 528 tur attıktan sonra 70 metrelik yarım turumun da üzerine eklenmesi ile 231,176 km ile yarışı tamamladım. Alttaki videoda da görebileceğiniz gibi yarış biterken tamamen tükenmiş haldeydim. 

Budak'ın 200 km civarında koştuğunu tahmin ediyordum ama son 2 saatte kendi yarışıma o kadar konsantre olmuştum ki birkaç saniye yan yana geldiğimizde hiç konuşamamıştık. Yarış sonunda 203.094 km ile onun da hedefine ulaştığını öğrendim. 
Yarış sonunda Mehmet, Budak ve benim fotoğrafımı çekerken



Yarışın son dakikası karnaval havasında. Ne kadar tükendiğimi son saniyelerde takın altından geçmeye çalıştığımda görebilirsiniz. Video: Mehmet Erkul. 


Nicolas De Las Heras ve Andrii Tkachuk ile birlikte. 





Yarış sonu değerlendirmesi 

Zor bir şeyi ilk kez gerçekleştirmek ile ikinci, üçüncü kez gerçekleştirmek çok farklı şeyler. İlkinde motivasyonunuz çok yüksek. Zor bir işe kalkıştığınızı biliyor, bunun için her şeyinizi vererek hazırlanmanız gerektiğini ve acı verici sonuçları olacağını biliyorsunuz. Başarısızlığa uğramamak için gereken her türlü fedakârlığı yapmaktan çekinmiyorsunuz. 2017'de yarışa bu mantalite ile hazırlanıp hedefe ulaşabilmiştim. Ama bir şeyin sonu iyi bittiğinde gerçek zorluğunu ve yaptığınız fedakarlıkları unutmanız çok hızlı ve kolay oluyor. "Bir kez yaptım yine yaparım" diye düşünmeye başlıyorsunuz ama ancak ikinci kez denemeye başladığınızda aslında o işin ne kadar zor olduğunu hatırlamaya başlıyorsunuz. 

Eğer bu zorluklarla mücadele etmek için aynı oranda fiziksel ve zihinsel hazırlığınız yoksa pes edip bırakmanız artık kaçınılmaz hale geliyor. Yıllarca çevremde bunun birçok örneğini gördüm. Bu sebeple "bir kere yaptım yine rahat yaparım" diye düşünmek yerine, zor bir şeyi bir daha yapmanın hiç kolay olmayacağını kendinize sürekli hatırlatmanız gerekli. Ancak bu sayede önceki tecrübeleriniz size pozitif etki yapabilir. Ben de bunun en az dört yıl önceki kadar zor olacağını kendime sürekli olarak hatırlatarak hazırlık yaptım ve en zor zamanlarımda bunun büyük faydasını gördüğümü düşünüyorum. 

Öte yandan her yarışın olduğu gibi zamana karşı yarışların da farklı zorlukları var. Yarış süresi uzadıkça potansiyelinize ulaşmanız için yolunda gitmesi gereken şeylerin sayısı katlanarak artıyor. Bunların hepsinin yolunda gitmesini beklemek gerçekçi değil. Doğru bakış açısı, sorunların kaçınılmaz olduğunu kabullenmek ve farklı zamanlarda ortaya çıkacak yangınları daha kapıyı bacayı sarmadan söndürmenin yolunu bulup mümkün olan en az hasarla finişe ulaşabilmek. Bu pencereden baktığımda geliştirebileceğim bir çok nokta olduğunu ve limitime henüz yaklaşmadığımı bildiğim gibi kontrol altına alamadığım hatalarla bütün evin yanıp kül olabileceğinin de farkındayım. İçinde olduğum şartlarda yarış sonuna kadar elimden geleni yaptığım için mutluyum ve bu kez 2017'deki gibi kafamda soru işareti olmadan dönüyorum. 

İşin rekor kısmı ise bence çok daha arka planda. Bana göre ülke rekorunun çok daha ileride olması gerekli ve bunu yapabilecek birçok yetenekli kişi var. Kouros'un kırılamaz diye düşünülen rekoru bile kırıldı, sadece yeterince istemek ve hedef doğrultusunda çalışmak gerek. Burada temele bir tuğla daha ekleyebilmiş olmak benim açımdan fazlasıyla yeterli ve sevindirici.

Son derece başarılı bir yarış koşup pistte acıyı ve mutluluğu benle paylaşan Budak'a, bize pistte büyük bir özveri ile destek veren Mehmet'e, haber ve fotoğraf desteği için Şenhan Bolelli'ye ve mesajlarıyla destek olan herkese çok teşekkürler. 

8 yorum:

  1. Öncelikle tekrardan tebrikler Aykut abi. Bende ileride 24 saat koşmayı hedefleyen biri olar sormak istediğim bir soru var. Midenle ilgili sorunları anlattığında 8 10 saatten sonra başladığını ve bunu antrenmanda görmen şansın olmadığını yazdın. 24 saat koşmaya hazırlanırken 10 - 12 saat civarı veya daha uzun koşuların olmuyormu? Ve bu koşularda yeme içme alışkanlıklarını deneme şansın olmuyormu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hüseyin selam, ben o kadar uzun antrenman yapma taraftarı değilim. Uzun antrenmanlarım 40-50 km'yi pek gecmez cunku daha uzun kosarsan yarıstan once sakatlık riskini arttırırsın hem de toparlanma sürecini uzatacağın için kesintisiz bir antrenman bloğu yapman zorlaşır. Bunun yerine haftalık hacmini arttırmak dayanıklılık için daha faydalı olabilir. İlk kez 24 saat yarışına katılacak birine de öncelikle 6 saat ve 12 saat yarışlarına girmesini öneririm.

      Bahsettiğin tipteki antrenmanlar için 80-100k, 100 mil gibi yarışları kullanıyorum ama onlar midem üzerinde belirleyici testler uygulayabilmek için yeterince uzun yarışlar değil. Bu sorunlar ya hiç ortaya çıkmıyor ya da sadece son birkaç saatte beliriyor.

      Sil
    2. Anladım Aykut abi çok teşekkürler.

      Sil
  2. Eline, ayaklarına sağlık Aykut Hocam!
    Bir rehber gibi yolumuza ışık tutmaya ve ilham olmaya devam ediyorsun, çok tebrikler!
    Nicelerine sağlıkla!

    YanıtlaSil
  3. Olağanüst🌿🏃🏽👏

    YanıtlaSil
  4. Yine müthiş bir performans, soluk kesici bir rapor! 🚀💪🎯🏆🎊👏🧿

    YanıtlaSil
  5. Tebrikler Aykut Bey. Başarılarınızın devamını dilerim…

    YanıtlaSil
  6. Aykut Hocam merhaba ,

    Hem yarış hem de bu başarıyı kaleme alarak paylaştığınız için çok ama çok teşekkür ederim .Umutla kitabınızı arıyorum hala.....:)

    YanıtlaSil