21 Haziran 2021 Pazartesi

Salomon S-LAB Phantasm İncelemesi

2020 her açıdan ilginç bir seneydi. Pandemi hayatın her alanını etkilediği gibi koşu sporunu ve koşucuları da etkiledi. Patika ultralarındaki sayısız başarıları ile tanıdığımız Kilian Jornet de bu dönemi fırsat bilerek yol koşularına odaklandı. Kilian 10 km'yi 30 dakika altında koştuktan sonra bir de sakatlık sebebiyle erken bırakmak zorunda kaldığı pistte 24 saat denemesi yaptı. İşte Salomon S-LAB Phantasm, Kilian'ın yol koşuları için tasarlanmış bir model. 

Kilian Jornet



Yıllardır çok çeşitli Salomon modellerini kullanmış biri olarak S-Lab Phantasm'ın diğer modellerden oldukça farklı olduğunu söylemem gerek. Ayakkabıyı ilk elinize aldığınızda fark ettiğiniz şey hafifliği ve elastikliği. 199 gramlık ağırlığı ve kırmızı rengi ile bunun bir performans ve yarış ayakkabısı olduğunu hemen hissediyorsunuz. 

Üst Bölüm: Phantasm'da neredeyse transparan olarak nitelendirebileceğim son derece hafif bir malzeme kullanılmış. Ayağı çorap gibi sarma benzetmesi birçok ayakkabı için kullanılır ama bu tabir herhalde en çok bu ayakkabı için geçerli olabilir. Ayakkabının ön bölümü yeterince geniş ve kullanılan esnek malzeme ayağın yapısına uyum sağlıyor. 

Ayakkabının tamamı elinizle tutup katlayabileceğiniz kadar elastik bir malzemeden üretilmiş. Ayağı saran topuk bölümü ile uyumlu olarak son derece ince bir dil ve quicklace yerine standart bağcık sistemi mevcut. 

Açıkçası yaz sıcağında giyildiğinde bundan daha havadar olan, teri ve suyu daha hızlı dışarı atacak bir ayakkabı pek düşünemiyorum. Bu yıl Mayıs ve Haziran ayları İstanbul için oldukça yağmurlu geçtiği için birçok kez ıslak şartlarda da test etme şansım oldu. Çok soğuk havalarda sorun olur mu derseniz doğrusu henüz bilmiyorum ama daha kalın bir çorapla giymek gerekeceğini söyleyebilirim. 

Üst bölümdeki bu malzemenin ne kadar dayanıklı olacağı konusu ilk bakışta bir soru işaretiydi ama görünüşünün aksine oldukça sağlam duruyor. Şu anda 200 km'ye yakın kullandım ve bir sorun yaşamadım. Ancak Phantasm yolda koşmak için üretilmiş bir ayakkabı ve patikalara girmenizi tavsiye etmem. Dikenler ve sivri taşlara karşı bir patika ayakkabısı gibi dayanıklı olması beklenmez. Ayrıca çok elastik olan üst bölüm engebeli arazide fazla destek sağlamayacak ve güven vermeyecektir. 


Orta taban: Ayakkabının topuk burun farkı 6 mm. Orta tabanda Salomon'un "Reverse Camber" adını verdiği beşiği andıran yapı kullanılmış. Daha önce bu tür bir ayakkabı giymediyseniz bu oldukça ilginç bir his çünkü yürürken bile bu beşik hissiyatını alıyorsunuz. Açıkçası bu taban yapısı sizi ayağınızın ortası veya parmak ucunuzla basmaya ve kadansınızı yükseltmeye zorluyor. Önceleri bunun ayakkabının hafifliğinden olduğunu düşünmüştüm ama özellikle hızlı koşarken ve yokuşlarda beşik etkisi ile kadansın yükseldiğini hemen fark ediyorsunuz.  

Ayakkabının yastıklaması ise 199 gramlık bir ayakkabıdan beklendiği gibi olması gerektiği kadar denebilir. Bu tür bir performans ayakkabısını 250-300 gramlık bir ayakkabı ile kıyaslamak doğru olmaz. Bu tür ayakkabılarda hızlı koşmaya yardımcı olmak için genellikle sert köpük kullanılır ki Phantasm'da da bu durum geçerli. Bu yüzden tabanın ayağınızın şekline uyum sağlaması için bence bir 40-50 km kadar koşmanız gerekli. Kalıbı merak edenler için ise diğer Salomon modellerinde giydiğim numarayı giydiğimi söyleyebilirim. 



Alt taban: Phantasm'ın tabanında diğer Salomon modellerinden de alışık olduğumuz Contagrip teknolojisi kullanılmış. Fakat ağırlığı azaltmak için Sonic serisinin tabanına göre daha sade bir taban tasarımı görüyoruz. Bu haliyle ıslak ve kuru yollar için sorunsuz. Zaten dediğim gibi bu ayakkabının kullanım alanı patikalar değil asfalt, pist gibi sert ve düz zeminler,



Deneyimime gelince...Ayakkabı ile 15 km'lik ilk koşumu yaptığımda yarı maratondan uzun koşular için bana göre biraz minimalist olduğunu düşünmüştüm. Yol koşularımın hepsini Sonic serisi ile yaptığımı düşünürseniz bunun sebebini anlayabilirsiniz. Fakat birkaç kere daha giyip ayakkabıya alıştıktan sonra fikrim değişmeye başladı. 20'şer kilometrelik antrenmanlar yapmaya başladıktan sonra daha uzun yarışlarda da giyebileceğime karar verdim. Dolayısı ile eğer minimalist ayakkabılara alışık değilseniz kendinize belli bir adapte olma süreci sağlamalısınız.

Ayakkabıyı kullandıkça fark ettiğim ikinci nokta ise şu: bu ayakkabıyı giyiyorsanız hızlı koşmanız gerek! Çünkü hızlandıkça beşik yapısının etkisini hissetmeye başlıyorsunuz. Hafifliği sayesinde kadansınız yükselmeye başlıyor ve dolayısı ile zemine temas etme süreniz azalıyor. Böylece yastıklamanın az olma dezavantajı giderek azalıyor. İşin doğrusu kısa süreliğine de olsa kendinizi Kilian gibi hissetmek güzel ama fazla abartmamak şartıyla! Bunun tersini yaptığınızda, yani jog atarken veya daha yavaş koşarken topuk basma ihtimaliniz arttığı ve zeminle temas süreniz yükseldiği için darbeleri daha çok hissediyorsunuz. Kısacası bu hızlı koşmak için üretilmiş bir ayakkabı ve gerçek performansını hissetmek için hızlı koşmanız gerekli.

Başta da belirttiğim gibi S-Lab Phantasm gerçekten farklı ve performans açısından iddialı bir ayakkabı. Ancak tüm performans ve yarış ayakkabılarında olduğu gibi dikkatli kullanmak şart. Özellikle kısa mesafelerde en iyi zamanınızı yapmak istiyor, interval ve tempo gibi koşularda farkını hissetmek istiyorsanız iyi bir seçim olabilir. Fakat bu tür performans ayakkabılarına alışık değilseniz önce kısa mesafelerden başlayın ve mutlaka daha yastıklamalı bir ayakkabı ile değişmeli şekilde kullanarak vücudunuzun adapte olması için zaman tanıyın.

Öte yandan koşmaya yeni başladıysanız, sık sık sakatlanıyorsanız, fazla kiloluysanız veya daha yastıklamalı ayakkabılar kullanmaya alışıksanız bir süre önce incelediğim Sonic serisinden bir ayakkabı sizin için daha uygun olacaktır.

1 yorum:

  1. Aykut Bey ,

    Bu güzel bilgilendirme yazınız için öok teşekkür ederiz .

    YanıtlaSil